Takvimler 6 Şubat'ı gösterdiğinde, saatler sabaha karşı 04:17'yi vurduğunda, Türkiye tarihin en büyük felaketlerinden birine uyandı. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde başlayan, ardından Elbistan'da devam eden depremler, sadece binaları değil, umutları, hayalleri ve en önemlisi canları yerle bir etti.
O kara sabah, insanlar yataklarında, uykularında yakalandı. Sarsıntının şiddetiyle yıkılan binalar, enkaz altında kalan çığlıklar, yükselen feryatlar... O an, zaman durdu, dünya durdu. Her şey, bir anda kaos ve gözyaşı denizine dönüştü.
Depremin ardından, arama kurtarma ekiplerinin yetersiz kaldığı, çaresizliğin kol gezdiği günler yaşandı. Soğuk hava, açlık, susuzluk... Enkaz altında can çekişen insanlar, yardım bekleyen gözler... O anlar, yürekleri dağladı, acıyı katladı.
Günler geçtikçe, enkaz altından çıkarılan her bir can, bir umut ışığı oldu. Ancak, o ışıklar, zaman zaman yerini derin bir hüzne bıraktı. Çünkü, kaybedilen canlar, yıkılan hayaller, asla geri gelmeyecekti.
6 Şubat depremi, sadece fiziki değil, psikolojik olarak da derin yaralar açtı. Kayıpların acısı, travmanın etkisi, uzun yıllar boyunca unutulmayacak. Ancak, bu acı, bizi birbirimize daha da kenetledi. Dayanışma, yardımlaşma, birlik ve beraberlik duyguları, enkaz altında yeşeren bir umut filizi oldu.
6 Şubat'ı unutmayacağız. Kaybettiklerimizi, yaşadığımız acıları unutmayacağız. Ama, o kara günün ardından yeşeren umut filizini de unutmayacağız. Birlikte, yaralarımızı saracak, yeniden inşa edeceğiz. Çünkü biz Türkiye'yiz.