Merhaba gönül dostlarım,
Yine farklı bir yazıyla sizlerleyim. Bu kez, nostalji günleri anlatmak istedim sizlere; eskileri, eski teknolojileri.
Eskilerimiz anlatır da ne kadar duygulanırım o radyo tiyatrolarını, o kaset devrini, yeşil çamı, daha neleri neleri...
Bir zamanlar hiç birimizin evinde televizyon diye bir alet bile yoktu. Olsa da, komşularımızda vardı; çırpınırdık bir filmi saatlerce izlemek için.
Peki şimdi öyle mi? Telefonlar, televizyonlarla dolu evlerimiz. Çocuklarımız dijital kurbanı oldu. Tarihimizin ses mimarı olan radyolar, televizyonun gelmesiyle çöpe atıldı.
Hatırlarımda ne kadar severdim arkası yarın radyo tiyatrolarını. Yarın olsa da, kavuşsam diye sayıklardım gün gün.
Arzuyla Kamber'imi, Battal Gazi'yi, Alın Yazısı'nı mı ararsınız? Her şeyiyle özümüzdü onlar. Belki de yeni bir çağ kapandı ve yeni bir çağ, teknoloji çağı açıldı.
Elbette teknolojiden faydalanmamak elde değil. Ev aletleri, makineler, bilgisayarlar, televizyonlar hepsi, ama hepsi teknolojik ürünler.
Zaman gelir kocaman teyiplerde saatlerce kaset sarardık. Arkasını önünü çevirerek çıkan o bantları kendi yöntemlerimizle sara sara avuturduk kendimizi.
Hele bir de kaset çalmaya başladı mı, duramazdık yerimizde. Cengiz Kurtoğlu'ndan Sibel Can'a, Arif Sağ'dan Oğuz Yılmaz'a uzanır giderdi kaset çağı.
Hiçbiri kalmadı şimdi. Artık dijital ortamlar sağlandı ve sidinin bile değeri kalmadı.
Her şey, ama her şey sadece nostalji günleri adını aldı.